KKTC bağımsız mı?

Kırk yedi sene önce dün Türk ordusu Kıbrıs’a çıktı. İlk açıklaması Kıbrıs’ta faşist bir darbe gerçekleştiren Samson’un Kıbrıslı Türklere karşı bir katliama girişebileceği idi. Garantörlerden biri olarak Kıbrıs’a müdahale edilmişti. Amaç, Ada’da barış ve istikrarı savunmaktı. Barış tesis edildikten sonra asker geri dönecekti. Diğer iki garantör devlet; İngiltere ve Yunanistan bu harekata karşıydı. Zaten bir süre sonra darbeciler iktidarı darbe ile devirdikleri Makarios’a bırakmıştı. Sonra ağustos ayında işgal edilen alan biraz daha genişletildi. Gerekçe, Türk ordusunun bir karşı saldırı durumunda savunma konumunun iyi olmaması idi.

Önce, 1960 Anayasası’nın revize edilerek bu Anayasa ile kurulan devletin ihya edilmesi konuları tartışıldı taraflarca. Daha sonra Türkiye ve Kıbrıslı Türkler (Bir kısmı hâlâ tek devleti savunuyor) Federe Kıbrıs devletini savunmaya başladı. Anlaşmazlık daha çok toprak paylaşımı ve Türkiye’nin askerini Ada’dan çekmesi üzerine yürüyordu. Ama, Türkiye hep bir gün çekileceği sözünü veriyordu. Daha sonra, Anlaşma sağlanamamasına rağmen Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Ama bu federe devleti Türkiye’den başka tanıyan yoktu. Daha sonra 12 Eylül paşaları Federe Devleti KKTC’ye çevirdiler. Artık, Kıbrıs’ın kuzeyinde bir bağımsız Türk devleti vardı. Fakat, hâlâ konu ile ilgili müzakerelerde federal çözüm Türkiye ve Kıbrıslı Türkler tarafından savunuluyordu. Birleşmiş Milletler de federal çözümü kabul etti. Dünya, topraklarının bir kısmı işgal edilmiş ve 1960’da kurulmuş Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyordu.

Daha sonra Kıbrıs Avrupa Birliği’ne girdi. Kıbrıslı Rumlar rahatladı. Artık sorun bir AB sorunu idi. AB üyesi bir devletin topraklarından bir kısmı işgal edilmiş görünüyordu.

Buraya kadar anlatılan bütün bir süreçte Türkiye Kuzey Kıbrıs’ta bağısız bir ulusun kurduğu bağımsız bir devletin varlığından söz ediyor. Kendi konumunu, 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken kendine verilen garantörlük sıfatı ve Kıbrıslı Türklerin çağırması ile onları katliamdan korumak üzere bulunmak olarak anlatıyor ve KKTC’ye eşit bir devlet olarak saygı duyuyordu.

AKP iktidarı son yıllarında artık “bağımsız devlet” ve “saygı duyma” hikayesinden vazgeçti. KKTC’ye açıktan, herkesin gözüne sokarak 82. vilayet muamelesi yapmaya başladı. KKTC idarecilerinin haberi dahi olmadan bazı kararlar alıyor ve uyguluyordu KKTC’de.

Son seçimlere direk müdahale etti. Tatar’ı AKP adayı olarak gösterdi. Seçim propagandasına katıldı. Tatar’ın karşısındaki adayları tehdit etti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve AKP’nin üst düzey yöneticileri Kıbrıs’a gidip Tatar’ın seçim kampanyasını bizzat yönetti.

Kıbrıslı AKP muhaliflerinin Türkiye’ye girişini yasaklamaya kadar götürdüler işi.

Erdoğan’ın son yaptıkları KKTC’nin sözde bağımsızlığının artık lafızda dahi hiçe sayıldığının gözler önüne serilmesinin tuzu biberi oldu.

Mealen böyle devlet mi olur. Yöneticileriniz ve meclisiniz gecekonduda oturuyor. Size bir Cumhurbaşkanlığı sarayı ve meclis binası yapacağım. Projesi hazır. Yeri şurada olacak. Şu kadar arazi ayırdık bu iş için dedi. Üstelik bu projeyi “Bağımsız KKTC devleti”nin milletvekili ve yöneticileri de o anda öğrendi.

Düşünün, sizin meclisinize, TBMM’ye İlhan Aliyev geliyor ve size “Beykoz Çayırı’nda bir meclis yapıyorum. Artık bu gecekondudan kurtulacaksınız” diyor. Ne hissedersiniz. Dünya bu işe nasıl bakar? Sizin bağımsızlık iddianızı ciddiye alan olur mu?

Türkiye’de bile bu durumu herkes olağan görüyor. Kimse, Erdoğan’ın sözlerini KKTC’ye müdahale, KKTC’nin “bağımsızlığının” hiçe sayılması olarak değerlendirmiyor. Erdoğan yine müteahhitlerine para aktaracak diye eleştiriyorlar olayı.

Erdoğan’nın son müjdesi “Bağımsız KKTC devleti”nin tabutuna son çivinin çakılmasıdır.

Check Also

Syrie : «Israël dirige la politique étrangère américaine au Moyen-Orient depuis 30 ans»

La situation en Syrie est catastrophique. Les États-Unis sont-ils derrière ce «regime change» ? Ou …