Taliban ve İslam Emirliği’nin yeni dış ilişkileri

Kabil’in düşmesi ile Afganistan bayrakları gönderden indirildi ve yerlerine Taliban’ın İslam Emirliği bayrakları çekildi. Batı ülkeleri büyükelçiliklerini birbiri ardına boşalttı. Çoğu yerli personelini bile tahliye etmeyi başaramadı. Afgan çalışanlarına haber vermeden ülkeden kaçan Batı temsilcilikleri bile oldu. Dünya devletlerinin Kabil oluşacak yeni hükümetle nasıl bir ilişki kuracakları elbette henüz net değil ve büyük ölçüde Taliban’ın nasıl bir koalisyon hükümeti kuracağına bağlı olacak. Ancak son yılarda çok sayıda ülkenin Taliban’a ilişkin tutumlarındaki değişim ise bir sır değil ve yakın gelecekte Taliban’ın İslam Emirliği yönetimindeki Kabil’in dış ilişkilerinin nasıl gelişeceğine dair önemli ipuçları tam da burada mevcut.

Taliban Afganistan’ının dış ilişkilerinin nasıl olacağına ilişkin en önemli ipucu “Taliban’ın eski Taliban olmadığı” anlatısıdır. Bu Taliban ile doğrudan ya da dolaylı ilişki kuracak başkentleri listelememizi sağlar. Bu liste hiç de kısa değil ve Taliban’ın bu kadar hızlı bir ilerleme sağlamasını mümkün kılan uluslararası ortam tam da bu ülkeler tarafından sağlanmış durumda.

Afganistan solu ABD, İran, Çin ve özellikle Pakistan’ı aynı cümle içinde lanetliyorlar. Sürecin bu hal gelmesinde ABD, Çin, İran ve Pakistan gerçekten aynı safta mı? Dünya başkentleri ve Taliban ilişkisini ana hatlarıyla resmedelim ve değerlendirelim:

İSLAMABAD VE TALİBAN

Pakistan istihbarat servisi tarafından kurulan, Suudi ve Körfez parasıyla desteklenen, ABD’nin 1996-7’ye dek himaye ettiği Taliban’ın yeniden iktidara gelmesi en çok İslamabad’ı sevindirdi doğal olarak. Afganistan’da Talibancı olmayan herkes Taliban ve Pakistan kelimelerini birbiri yerine kullanır.

Pakistan’da yıllardır “İslamcı gruplar” ve “seküler ordu” mücadelesi sürüyor. İşin ilginç tarafı, Taliban’ı yaratan seküler ordu. Hatta Taliban, Benazir Butto döneminde oluşturuldu. Pakistan müesses nizamının, başta ordu olmak üzere, böyle ilginç bir açmazı var. Taliban’a verdikleri destek ideolojik değil, jeopolitik. Halen Taliban üzerinde çok büyük etkileri var. Seküler ordu katı Selefi, Vahabi doktrinlere sahip militanları Pakistan topraklarında beslemeye devam ediyor. Sadece bu bile ne kadar karmaşık bir denklemle yüz yüze olduğumuzu gösteriyor.

WASHINGTON VE TALİBAN

Doha’da Taliban ile bir anlaşma imzalayarak çekilen ABD, Taliban’dan alacağı en önemli güvenceyi aldı: Taliban ne Batı hedeflerine saldıracak ne de saldıranların topraklarında barınmasına izin verecek. ABD de hala terörist listesinde tuttuğu bu grupla yaptığı resmi anlaşmaya göre askerlerini tümüyle çekecekti ki son küçük birlik de 12 gün sonra ülkeden ayrılacak. Washington’un uluslararası emperyalizmin eski patronu Londra’dan öğrenip geliştirildiği 150 yıllık emperyalist-kolonyalist siyaset Batı’ya zarar vermeyen gerici rejimleri tercihe dayalı idi ki bu siyaseti bir kez daha görüyoruz. Taliban’nın zengin versiyonu olan Suudi selefi rejimiyle gül gibi geçinen Washington Taliban ile de neden geçinmesin!

PEKİN VE TALİBAN

Doha’da Taliban temsilcileri ile aylar öncesinde yüksek düzeyde resmi görüşmeler yapan Çin yönetimi son yıllarda üzerinde etkisini arttırdığı Pakistan ile birlikte gelişmelere ne çok sevinenler arasında. Namaz duasını kendinden farklı okuyanları bile aforoz eden taliban şeyhleri “kafir” Çin ile bir an önce ticaret yapmak istediklerini dünyaya ilan ettiler. Sovyet düşmanlığı nedniyle ABD ile birlikte geçmişte de ilerici hükümete karşı mücahitleri desteklemiş olan Pekin için bu yeni ya da şaşırtıcı bir durum değil. Ancak Pekin’in Taliban’la ilişkileri ilk kez bu kadar yüksek seviyede ve yeni yönetimle hızlı ilişkiler geliştirecek başkentlerin başında geliyor.

TAHRAN VE TALİBAN

Farklı İslam ekollerine tahammülü olmayan Taliban kurulduğu günden bu yana Afganistan’daki Şiilere karşı acımasız saldırılar düzenlemiş, katliamlar yapmış olmasına rağmen Şii İran İslam Cumhuriyeti, Taliban’ın değiştiğini savunan ülkeler arasında öne çıkıyor. Taliban’a karşı Şiilerin ölümüne mücadele vereceği düşünülürken silahlı donanımlı İran destekli Afgan Şii milisler Taliban ile çatışmadılar. Hatta İran yönetimi Kum ve Tahran şehirlerinde Taliban’ı protesto eden kadınları tutukladı.

Tahran’ın İŞİD’in ortaya çıkışından bu yana Taliban’a bakışı değişmiş ve Taliban ile son yıllarda daha uyumlu bir çizgide duracakları sinyalleri vermişti. Nitekim beklenen oldu. Ancak Taliban-Tahran ittifakı mevcut ittifak kümesi içinde en hızlı bozulabilecek kırılganlıkta. İran İslam Cumhuriyeti’nin bu yeni yaklaşımının uzun sürmesi durumunda Afganistan Şiileri açısından farklı arayışlar da beraberinde gündeme gelecektir.

ANKARA VE TALİBAN

Türkiye Afganistan’ı işgal eden askeri güç içinde olup Taliban’la hiç çatışmamış tek ülkedir. Bunu elbette Pakistan ile olan yakınlığına borçludur. Ancak Pakistan yeni dönemde Ankara’nın Kabil’e birlikte hami olma teklifini de geri çevirmiş görünüyor. Önümüzdeki bir haftada sürpriz bir gelişme olmazsa Ankara umduğu seviyede askeri bir varlıkla ülkede kalamayacak. Ancak her durumda yeni yönetimle son derece yüksek seviyede ve sıcak ilşkiler kurulacağı iki tarafça da ilan edilmiş durumda.

MOSKOVA VE TALİBAN

Rusya’yı Çin gibi Taliban destekçisi ülkeler arasında saymak doğru olmaz. Ancak Moskova da tıpkı Washington gibi bu grubun kontrol ettiği topraklarda kendi topraklarında eylem yapacak militanlara yer açmayacağı sözüne kredi açmış durumda. Pragmatik ve dengeli bir oyuncu olarak süreci gözlemliyor.

Görüldüğü üzere Taliban’ın ülkesinde izleyeceği çizgi değişmemiş olsa da dış siyasetindeki taktik değişim ona bir hayli geniş bir dostluk grubu kazandırmış görünüyor. İpleri ele alana kadar Taliban’ın olacağından daha yumuşak bir görüntü vermeye çalıştığını da an itibarıyla gözlemliyoruz.

Yüzlerce, binlerce insan şu veya bu nedenle Afganistan’ı terk etse de bu ülkeden ayrılamamış veya ayrılmayacak durumda olan milyonların Taliban ideolojisi yaşamaları imkansız.

Check Also

Après l’Afghanistan, la Syrie ? Al-Qaïda serait devenue une organisation caritative et inclusive, sacrés journalistes

Le système se félicite de la victoire des islamistes en Syrie. Et après ils pleurent …