İbrahim Kahveci

Akıl tutulması

Ali Babacan deyimi ile söyleyeceğim: “Eskiden de AK Partide slogancılar vardı ama bir de icraatçılar vardı. İcraatçılar gitti, geride slogancılar kaldı.”

Evet, AK Parti’de ve ülke yönetiminde sloganlar, semboller ile çözüm arayan bir anlayış hakim.

ABD’ye giderken sayın Biden ile başlayan övgü cümleleri, ABD’den dönüşte “Aramız hiç iyi olmadı, anlaşamıyoruz” cümlelerine yerini bıraktı. Ama daha önemlisi Putin’e dönen övgü cümleleriydi.

Koca bir ülkenin dış politikası anlık ruh haline göre mi şekillenir?

Oysa Joe Biden’in Obama ve Trump ile başlayan gerginliğe ne kadar ek katkısı oldu? Hatta Ermeni Soykırım söylemini bile havaya bakarak ıslık çalarak karşılamıştık! Sonrasında da Afganistan’da “Siz isteyin biz yaparız” politikası yürütmüştük.

Ne oldu da ABD ziyareti sonrası bu gerilim oluştu? Aslında olan bir şey yok, olmayan bir şey var: Joe Biden’le görüşme niyeti Mustafa Destici ile görüşmeye dönünce sanırım bu gerilim oluştu.

Biden’e niyet, Destici’ye kısmetmiş.

Biden ile ne görüşecektik ki?

Acaba FETÖ elebaşı hakkında isteklerimiz, dosyalarımız elimizden mi taşmıştı? Ya da başka bir konu mu? Mesela Barış Pınarı Harekatında 400 km boyunca sürecek operasyon neden üç-beş km ile aniden bitti? ABD tarafından siyasilerin malvarlığı araştırılır (belki de açıklanır) sözü ile bir ilişki var mıydı? Bu ilişkinin Halkbank davası ayağı nedir? Belki de Biden ile işte tam da bu Halkbank davası mı konuşulacaktı?

Sadece görüşememek bizim dış politikamızı neden bu derece değiştirdi?

Oysa Putin şu sıralar tam da İdlip ve Afrin’de bizim kontrol bölgelerimize doğru bomba yağdırıyor. Ama biz Putin’den bir kez daha S-400 alırız diyoruz.

ABD’nin terör listesinde yer alan PKK ne hikmetse Putin’in listesinde gayet temiz. Ama olsun biz Biden’e kızıp Putin’e yaklaşıyoruz. Ne de olsa Halkbank gibi davalar girdi aramıza…


Akıl tutulması dış politikada değil, ekonomi yönetim şeklinde de yaşanıyor. Hatırlarsanız Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ben dikey mimariye karşıyım” dedi. İyi ama İstanbul Belediye Başkanlığından başlayarak bugüne kadar İstanbul nasıl gökdelenlerle doldu?

Sorumlusu ve nihai izin verici kimdi?

Ataköy sahilini tıkayan o dikey binaların imarları bile Belediye’den alınıp Çevre ve Şehir Bakanlığı tarafından verilmedi mi? O vakit nasıl dikey mimariye karşı oluyoruz?

Hani Abdülhamit Gül’ün “Kıyamet kopsa adaletten ayrılmayın” sözü gibi. Ülkede adaletsizlikten kıyamet kopuyor ama Adalet Bakanı birşey yap(a)mıyor… Sanırım.

Şimdi benzer örnek pahalılıkta yaşanıyor. Efendim 5 büyük market sorumlu ilan edildi ve olay bitti galiba.

Marketlerin salgın hastalık gibi her yere yayılmasına, 200-300 metre ara ile aynı zincirin mağazalar açmasına, yan yana benzer zincirlerin açılmasına…. kuralsız bir perakende sisteminin oluşmasına kim izin verdi?

Dünyanın başka neresinde bu şekilde zincir market istilası yaşanıyor? Dünyanın neresinde verimsiz bir sistem iktidar tarafından görmezden gelinerek oluşturuluyor?

Ama sorumluluk üstlenen yok tabi. Suç hep başkasında…

Tarlada 30 kuruş olan karpuz markette 3 lira olabiliyor. Tarlada 70 kuruş olan kuru soğan markette 2 lira olabiliyor ama aynı ürünler semt pazarlarında da çok az farkla satılıyor. Demek ki bir sistem sorunu oluşmuş. Kurulan sistem bozukmuş ve daha da bozulmuş…

Sorunu teşhis edemezsen tedavi de edemezsin. Yanlış teşhis yanlış tedavi getirir.

2013’den beri gıda sektöründe sorun yaşıyoruz. Hatırlayın o yılı… Özellikle çeltik üretiminde rekor hasada rağmen fiyatlar patlamıştı.

Daha 3-5 ay önce kuru soğan ve patates para etmiyor diye tarlasını hasat etmeye değmez bulan çiftçiler görüntü paylaşıyordu. Ama artık o kuru soğan ve patates semt pazarlarında bile 3-5 liradan satılıyor.

İyi ama 2018 sonu 2019 başında depocuları “stokçu terörist” algısı ile kim basmıştı? Bu ürünler depolanmaz ise hasat sonrası fiyatlar ne olur? Şimdi gördünüz mü?

Köylerde imamları bırakıp öğretmenleri taşıdığınızda aslında tarımı da taşımış olduğunu bilmiyor muydunuz? Ya da Antalya’dan bir kamyon domates İstanbul’a gelirken Cengiz’e , Limak’a, Kolin’e Kalyon’a kaç lira ödemek zorunda kalıyor?

Türk Halkının sofrasına Hazine garantili müteahhitleri kim oturttu da boğazından geçen lokmalarına ortak etti?

O yolları o köprüleri dini bayramda bile millete bedava yapamayan ama dini söylemi de en çok kullanan iktidar kim? Hayrettin Karaman aman duymasın….


Ülkede akıl tutulması yaşanması sadece market işinde mi?

Herkesin yıl sonunda beklediği faiz indirimini alelacele yaparak doların 8,30’dan 9,0 liraya yükselmesine kim yol açtı? Hatta emsal ülkelere göre 3,50-4,00 lira aralığında olması gereken dolar kurunu 9,0 liraya kimin yanlış politikaları taşıdı? Ve bu müthiş maliyet artışının zam furyasını kim ödüyor?

Ve önümüzdeki yeni zamların faturasını da kim ödeyecek?

Tabii ki Türk Halkı… Ama yönetim hâlâ tertemiz ve suçlu başkaları olacak; değil mi?

Check Also

The Western Balkans At A Crossroads: An Old War From In New Geopolitical Compositions (Part II) – OpEd

The Western Balkans is transforming into one of the primary fronts of confrontation between global …