2018’in ekim ayında gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da öldürülmesinin ardından diplomatik ilişkileri kopma noktasına gelen Türkiye ile Suudi Arabistan arasında buzlar eriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nisan ayında ziyaret ettiği Suudi Arabistan’dan dün Türkiye’ye üst düzey bir iadeiziyaret gerçekleşti.
Bu hafta önce Mısır’a, ardından Ürdün’e giden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, dün de Ankara’ya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından resmi törenle karşılanan Suudi Prensle görüşmeler bu satırları kaleme alırken hâlâ devam ediyordu.
Ülkeler arasındaki gerginlikler, bazen kanlı savaşlar yaşansa dahi sonsuza kadar sürmez, sürmemelidir de…
Dolayısıyla Türkiye’nin Riyad’la yeni bir sayfa açma gayretleri yanlış değil, atılması gereken adımlar.
Hele ekonomik olarak köşeye sıkışmış olan Ak Parti hükümeti için ise başka çare yok gibi…
Zira herkes Suudi Arabistan’la barışmak için hükümetin bu kadar hevesli olmasının, barışın sevap olmasından değil, Riyad’dan gelecek swap için olduğunu biliyor.
Gemi azıya almış dolar kurunu dizginleme konusunda takati tükenmek üzere olan ekonomi yönetimine can suyu mesabesinde olacak ve haftalar, hatta aylar kazandırabilecek anlaşmalar imzalamak için Suudi Arabistan’la aramızda yaşananları çoktan unuttu hükümet.
Bunu da anlamak mümkün.
Ancak ülkemizde işlenmiş bir cinayete adı karışmış bir ülkeyle bile birkaç milyar dolar için yepyeni bir sayfa açılabildiği halde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la diplomatik ilişki kanalları neden hala kapalı tutuluyor, işte bunu anlamak mümkün değil.
Hükümet yandaşı gazeteler çok değil, dört yıl önce manşet sayfalarına şu başlıkları yazmıştı:
“Katil prens. Selman için yolun sonu. Çember daralıyor. Ölüm emri Prens Selman’dan…”
Aynı yandaş gazetelerde manşet sayfalarında dünkü haber ise şu başlıklarla verildi:
“Veliaht Prens Türkiye’ye geliyor. Suudi Veliaht Prens Başkan Erdoğan’ın konuğu olacak. Suudi Prens 35 iş adamıyla geliyor. Selman’dan ziyaret. Türkiye-Suud ilişkileri ileri seviyeye taşınacak…”
Yandaş gazetelerde bu konuda bugünkü haberler ise eminim çok daha övgü dolu olacaktır.
Dört yılda Suudi Arabistan politikasında görülen bu değişim, hükümetin çark etme konusunda manevra kabiliyetinin köçekleri bile kıskandıracak kadar yüksek olduğunu gösteriyor.
Sıkıştığı zaman böyle hızlı çark eden bir hükümetin yandaşı olan medyanın da aynı hızla çark etmesi şaşırtıcı olmamalı.
Değil de zaten…
O zaman Beşar Esad ve Suriye konusunda da kendilerinden benzer bir performans beklediğimizi belirtmek isterim.
Belki Suriye’yle diplomatik ilişkilerimizi yeniden kurduğumuzda swap anlaşmaları gelmeyecektir, ancak kesin olan bir şey var ki, Ankara ile Şam arasının düzelmesiyle çok büyük bir sevap işlenmiş olacaktır.