Bosna-Hersek Üçlü Başkanlık Konseyi’nin “Kendimi Bosna-Hersek Devlet Başkanı gibi hissetmiyorum, çünkü bence böyle bir devlet yok” diyen Sırp üyesi Milorad Dodik, geçen Ekim ayında, Sırp Cumhuriyeti entitesinin Bosna-Hersek vergi ve yargı sisteminden çıkması ve kendi ordusunu kurması için entite meclisine teklif götüreceğini söylemişti.
Dodik dediğini yaptı ve Sırp Cumhuriyeti Meclisi geçen Cumartesi günkü olağanüstü oturumunda Dodik’in teklifini kabul etti.
Alınan kararlara göre Sırp Cumhuriyeti Hükümeti, ilgili kurumların oluşturulmasına ilişkin kanun ve yönetmelikleri 6 ay içinde hazırlayacak…
Boşnakların en büyük partisi olan Demokratik Eylem Partisi’nin (SDA) tepkisi:
“Bosna Hersek’te ulusal düzeydeki devlet kurumlarından çekilerek devlete ait yetkilerin entiteye devredilmesinin anayasaya uygun bir yolu yoktur. Böylesi kararlar ancak Bosna Hersek Parlamentosu’nda alınabilir. Aksi yöndeki her adım, çok yıllık hapis cezasını gerektiren suç teşkil eder. Sırp Cumhuriyeti siyasetçileri, sonuçları özellikle Sırp Cumhuriyeti entitesi için felaket olacak tehlikeli oyunların parçası olmaktan kaçınmalıdır.”
Bundan kaçınan Sırp Demokratik Partisi (SDS) Genel Başkanı Mirko Saroviç, konunun görüşüldüğü entite meclisi oturumunda Dodik ve yoldaşlarına şöyle seslendi:
“Sırp Cumhuriyeti böyle bir inisiyatif alacak güçte değil… Barışa yönelik doğrudan bir tehdit bu; Sırp Cumhuriyeti’ni savaş sarmalına sürükler… Seçtiğiniz yol Sırp Cumhuriyeti için tehlikeli ve biz sizi takip etmeyeceğiz.”
1992’de savaşı başlatan ve Radovan Karaciç liderliğinde Boşnakların soyunu kırmaya kalkışan parti olan SDS’in bugün böyle bir duruş sergilemesi şaşırtıcı ve sevindirici.
Ne var ki SDS ve başka bazı partilerin muhalefeti kâr etmedi, edemezdi; Sırp Cumhuriyeti Meclisi’nde çoğunluğu Dodik’in partisi (SNSD yani Bağımsız Sosyal Demokratlar İttifakı) ve ortakları teşkil ediyor.
Saraybosna’daki ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya büyükelçilikleri ve AB Özel Temsilciliği, Pazar günü yayımladıkları ortak açıklamada “Sırp Cumhuriyeti Meclisi’nin dün aldığı kararları not ettik” deyip Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğüne ve iki entiteden (Boşnak ve Hırvatların ağırlıkta olduğu Bosna-Hersek Federasyonu ile Sırpların ağırlıkta olduğu Sırp Cumhuriyeti) müteşekkil “yegâne” devletliğine bağlılıklarını bildirdi.
İyi güzel de, ülke ve devlet olarak Bosna-Hersek’in birliğine yönelik tehdit kuvveden fiile çıkarsa ne olacak?
Fiili bir müdahalede bulunulacak mı ülke topraklarının neredeyse yarısını Bosna-Hersek’ten koparmaya kalkışan ayrılıkçılara?
Açıklamada buna dair net bir ifade yok.
“EUFOR’un (Avrupa Birliği İstikrar Güçleri) barış ve istikrara katkısı Bosna-Hersek’te vazgeçilmezliğini koruyor ve biz onların çalışmalarını tamamen desteklemeye devam ediyoruz” deniliyor ama mevcut sürece tesir etmeyen o çalışmaların bu sürecin sonuna tesir edeceği ne malum?
Gidişat iyi değil.
Bosna-Hersek’te Sırpların nüfusu yüzde 30 iken, Sırp Cumhuriyeti entitesinin kapladığı alan Bosna-Hersek topraklarının yüzde 48,55’i; Dayton’da dayatılan bu garabeti barış uğruna ve ‘İleride düzelir’ diyerek zar zor sineye çeken Boşnaklar Sırp Cumhuriyeti’nin ‘de facto’ bağımsızlığını asla kabul etmezler ve bu gidişle savaş kaçınılmaz olabilir.
Söz konusu devletler ve Avrupa Birliği, yeni bir savaşı tetikleyecek gelişmelerin önüne geçmeyi gerçekten istiyorsa, Bosna-Hersek’in bir bütün olarak muhafazasını temin için siyasi ve askerî kararlılığa sahip olduğunu açıkça ortaya koymalı.
Bunu yapmaya yanaşmıyorlar ve yanaşmadıkça çatışma ihtimalini güçlendiriyorlar maalesef.
Saraybosna’daki Türkiye Büyükelçiliği de Sırp Cumhuriyeti Meclisi’nin ayrılıkçı kararları üzerine bir açıklama yayımladı; “Biz de bunu Bosna-Hersek ve bölgede barış, istikrar ve refaha yönelik bir tehdit olarak görüyoruz… Bosna Hersek’te barışçıl ve müreffeh bir geleceğe katkı sağlamaya ve ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünü desteklemeye devam edeceğiz” dedi.
Ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç’in “Türkiye, Bosna-Hersek’in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü güçlü bir şekilde desteklemeye kararlıdır” açıklaması geldi.
Bosna-Hersek’in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü “güçlü” bir şekilde desteklemeye “kararlı” olmak, icabı halinde askerî tedbirlere müracaat etmeye hazırlanmak anlamına gelir.
Türkiye’nin bu yönde tek başına irade beyan etmesi ters tepebileceği için hükümetten böyle bir açıklama şu an için beklenemez ama bir yandan barışı korumaya matuf diplomatik mücadele sürdürülürken öbür yandan savaş ihtimalinin gerektirdiği hazırlıklar sessiz sedasız yapılıyor olsa gerek.
Tabii, savaş ihtimalinin ortadan kalkması ve o hazırlıkların boşa gitmesi ümidiyle.